منتدى تركمان سورية .... من أجل تركمان َموحد....
هل تريد التفاعل مع هذه المساهمة؟ كل ما عليك هو إنشاء حساب جديد ببضع خطوات أو تسجيل الدخول للمتابعة.

ESRARLI KADIN (Deli Kurt)

3 مشترك

اذهب الى الأسفل

ESRARLI KADIN (Deli Kurt) Empty ESRARLI KADIN (Deli Kurt)

مُساهمة من طرف قتيبة تركماني الثلاثاء مايو 13, 2008 12:46 pm

Deli Kurt
NİHAL ATSIZ


ESRARLI KADIN


Üstü örtülü bir kağnı, gecenin karanlığı içinde ağır ağır ilerliyordu. 1403 yılının sonralarıydı ve dondurucu bir rüzgar ortalığı kasıp kavuruyordu. Genç ve gürbüz bir atlı, kağnının önünden, ardından, yanından giderek öküzleri idare ediyor, arada sırada kırbacını sırtlarında şaklatıyordu.

Kuşkulu bir hali vardı. İkide bir arkasına bakınarak gözlerini zifiri karanlığa dikmesi bir şeyden çekindiğini gösteriyordu.

Yol bir karış çamurdu ve durmadan sulu kar yağıyordu.

Kalın kepeneğine sarılmış olan atlı,bu ağır gidişten huylanıyordu. At üstünde her zaman hızlı gitmeye alışmış, diz boyu karda bile, çabuk yürümenin yolunu bulmuş bir insan olarak böyle yavaş gidişten bunaldığı belliydi. Fakat onu asıl bunaltan, gidişin yavaşlığı, gecenin karanlığı ve soğuğu,ömründe ilk defa bir kağnıyı götürüşteki acemiliği değildi. Geriden gelecek birilerinden çekindiği anlaşılıyordu. Kepeneğine sarınmasında kendisini korumaktan çok,aralıksız yağan sulusepken altında yay kirişinin gevşememesine çalışan bir mânâ vardı. Sadağını ve yayını, kepenek altında dikkatle tutuyordu.

Bir aralık, geriden sesler işitir gibi oldu. Kağnı tekerleklerinin gıcırtısı iyi dinlemeye engel olmasın diye arabayı durdurdu. Gerileri dinledi. Ses yoktu. Geniş bir soluk aldı. Aynı zamanda kağnının içinden bir kadın sesi duyuldu.

- Çakır Ağa !

Atlı büyük bir saygı ile karşılık verdi :

- Buyur sultanım !

- Neden durduk ?

Çakır bir saniye düşündü. 'Ses duyar gibi oldum' demedi. Tehlike ihtimâlinden bahsetmek istemediği anlaşılıyordu. Gür sesiyle :

- Atımın üzengi kayışını düzelttim sultanım, diye cevap verdi. Arada bir susma oldu. Sonra içerden tekrar kadın sesi geldi :

- Daha çok gidecek miyiz ?

Çakır, gözlerini gökyüzünde dolaştırarak şunları söyledi :

- Gecenin yarısını geçtik. Gün doğmadan varırız sultanım !

Kağnıdaki kadının,çok düzgün bir konuşması ve ahenkli bir sesi vardı. Çakır, birkaç saniye bekledi. Yeniden ses gelmeyince kağnıyı yürüttü,fakat bir defa daha arkasına bakmadan da kendini alamadı...

Bu genç atlının, bir eşkiya saldırısından çekindiği belliydi. Böyle bir kış gününde bu yörelerde eşkiya dolaşmazdı. Onun daha büyük bir tehlikeden endişe ettiği anlaşılıyordu. Bu sonsuz yollarda,gecenin bu vaktinde, kağnıdaki kadınla tek başına giden atlının, karşısına çıkacak veya ardından yetişecek olanlar kaç kişi olursa olsun, onlarla bir ölüm dirim çarpışmasına girmekten çekinmeyeceği belliydi. Kendisini değil kağnıdaki kadını düşünüyordu.

Arabanın dört ucundaki ikişer arşınlık direklerin yanları ve tepesi kalın keçelerle sımsıkı kapatılmıştı. İçerdeki kadın,keçe duvarlı küçücük oda da oturuyor ve bu odaya dışardan kar ve soğuk sızmıyordu. Kağnının döşemesine kalın şilteler konmuş, üzerine halılar yerleştirilmişti. Kadın, sırtında ve yanlarında yastıklar olduğu halde bu soğuk gece de meçhulden gelip, meçhule doğru gidiyordu. Omuzlarında ve dizlerinde de yün örtüler vardı. Bu şekilde üç kişinin sıkışık olarak oturabileceği kağnı odasının kalanını bir iki sandıkla bir iki yiyecek torbası dolduruyordu.

Zaman ilerledikçe rüzgar artıyordu. Biraz önceki sulusepken şimdi kuşbaşı kar olmuştu. Öğleden beri aralıksız yürüyen öküzlerde yorgunluk belirtisi başlamıştı. Çakır, ömründe ilk defa bir kağnı yürütüyor, öküz yediyordu. Hayvanlar yavaşladıkça, yahut ona, yavaşladılar gibi geldikçe kamçısını indiriyor, hattâ bazan atının üstünden onları tekmeliyordu. Fakat, öküzler bildiklerinden şaşmıyor, ezeli ve ebedi ağırlıklarıyla battal battal yol almakta devam ediyordu.

Çakır'ın gözleri, bir aralık ileride hafif bir ışık görür gibi oldu. O zaman kepeneğinin altındaki yayına el attı. Sadağından bir ok çekerek gözlerini ışığa dikti.

Işık kaybolmuştu.

Sonra tekrar, fakat bu sefer başka bir noktadan gözüktü. Çakır, kaşları çatılarak bakıyordu. Işık tekrar yok oldu. Üçüncü seferinde bir değil, birçok ışık birden peyda oldu. Bir ikisi parlarken ötekiler sönüyor, bazan hepsi birden parlıyor,sonra birlikte kayboluyor,tekrar yanıyorlardı.

Çakır, gülümsedi. Anlamıştı, karşıda ışık falan yoktu. Uykusuzluktan gözüne ışıklar gözüküyordu. Uykusuz ve yorgun savaş günlerinde de birkaç defa böyle olduğunu hatırladı.

Şimdi de yorgun ve uykusuzdu. Bir gün önce hiç uyumamıştı. Bu ikinci gece de sabaha yaklaşıyordu. Yorgunluk ve kağnıdaki kadını düşünmekten doğan üzüntünün ağırlığı ile bir türlü hızlı yürümeyen öküzlerin verdiği öfke kendisini bitirmişti.

İşte şimdi demin ki ışıklardan eser yoktu. Bütün ovayı kar bürümüştü. Sonsuz bir beyazın içinden gidiyorlardı. Yol iz kaybolmuştu ama yolu şaşırmalarına imkân yoktu. Karış karış bildiği bu yerlerde yolu kendisi şaşırsa bile at şaşırmazdı. Bu düşünceyle can yoldaşı olan sevgili atının ıslak yelesini okşadı.

Havada henüz bir ağarma olmadığı halde Çakır, sabahın yaklaştığını anladı. Biraz önce, yanından geçtikleri bir tümsekle üstündeki üç ağaç da köy'e varmak üzere olduklarını bildiriyordu. Kağnıdaki kadına bu müjdeyi vermek aklından geçtiyse de hemen bundan caydı. Uyumuş olabilirdi. Yahut kendi seslenmesinden heyecanlanabilirdi.

Çakır, şimdi öküzlerin daha yavaş yürümelerine müsaade ediyordu. Çünkü yavaş hareket edilirse tekerlekler gıcırdamıyordu. Çakır'ın köy'e gürültüsüzce varmak istediği anlaşılıyordu. Herhalde üç bin, bilemedin dört bin adım sonra, varmak istedikleri yere erişeceklerdi.

Sona yaklaşmakta olanların sabırsızlığı Çakır'ın da yüreğini sarmaya başlamıştı. İçinden bine kadar saymaya karar verdi... Saydı.

Bir bin daha... Fakat bu sefer beş yüze gelmeden sayıyı şaşırdı. Beyni düşüncelerle dolup taşıyordu. Göğe ve ufuklara baktı. Belli belirsiz bir ağartı başlamıştı. Birden canlandı ve gülümsedi. Çevik bir hareketle atından atladı. Arabanın önüne geçti. Bir eliyle öküzlerin boynuzlarından tuttu. Şimdi onları daha ağır yürütüyor, hiç ses çıkarmamasına çalışıyordu. At, kendi kendine ve uysal adımlarla sahibini takib ediyordu. Bu sırada, kağnıdaki kadın, yavaşça seslendi :

- Geldik mi Çakır Ağa ?

Çakır gözleri bir köy evine çevrilmiş olduğu halde cevap verdi :

- Geldik sultanım !

Bu 'sultanım' kelimesi gayet yavaş söylenmişti. Önünde durdukları ev tek başına, köyün en kıyısındaki evdi. En yakın evden bile elli adım uzaktaydı. Asıl köy daha biraz ilerde başlıyordu. Kırk evlik bir köydü.

Çakır, kağnıyı kapıya kadar yaklaştırarak durdurdu. Çevresine şöyle bir baktıktan sonra kapıyı tıkırdattı. Bekledi.

Bütün köyde, derin bir sessizlik vardı. Sabırsızlıkla yeniden ve daha kuvvetle vurdu, dinledi. İçerde bir kıpırdama vardı. Bir daha vurdu. Yürüyen birinin ayak sesleri yaklaştı ve bir kadın sesi duyuldu.

- Kim o ?

Çakır, ağzını kapıya yaklaştırarak cevap verdi :

- Aç, ana benim...

- Çakır ! Sen misin ?
قتيبة تركماني
قتيبة تركماني
Er

عدد الرسائل : 9
العمر : 45
العائلة التركمانية : oğuz Kayı
تاريخ التسجيل : 05/05/2008

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

ESRARLI KADIN (Deli Kurt) Empty رد: ESRARLI KADIN (Deli Kurt)

مُساهمة من طرف قتيبة تركماني الثلاثاء مايو 13, 2008 12:47 pm



Kapı açıldı ve orta yaşlı bir kadın, hayretle genç adama baktıktan sonra kağnıyı görerek sordu :

- Konuk mu var Çakır ? Bu zamanda niye geldin ?

Çakır, elini dudaklarına götürerek, sus işareti verdikten sonra yavaşça :

Işığı yakıp yardıma gel....,dedi

Kadın, eve girerken kendisi de kağnıya yaklaşarak arkadaki keçe perdeyi araladı. Sırtındaki kepeneği çıkararak karların üzerine attıktan sonra kağnıdaki sandıklardan birini kavrayarak kepeneğin üzerine oturttu :

- Eve girelim sultanım ! dedi.

İçerideki kadın,yavaş hareketlerle şiltenin üzerinden keçe perdeye kadar yaklaştı. Çakır, elinin uzatmıştı :

- Sandığa basarsanız sultanım... dedi.

Sandığı bir merdiven gibi kullanan kadın ağır ve ihtiyatlı hareketlerle, Çakır'ın elinden tutmuş olduğu halde indi. Üç dört adımda kapıdan girdi. Yaktığı mumu tutarak ortalığı aydınlatan ev sahibinin kılavuzluğu ile yürüyüp sedire oturdu. Gülümseyen bir yüzle 'Hoş geldin konuk' diyen ev sahibine 'Hoş bulduk bacım' cevabını verdikten sonra kimsenin duymayacağı kadar yavaş bir sesle 'Allah'a hamdolsun' diye söylendi.

Çakır, bu sırada büyük bir çabuklukla iş görüyordu. İlk önce kağnıdaki sandıklarla torbaları, sedirin yanına taşıdı. Sonra öküzlerle atını ahıra çekti.

Bu evde Satı Kadın, iki yaşındaki oğlu ile birlikte oturuyordu. Çakır'ın süt anası olan ve onun tarafından sahici bir ana kadar sevilen Satı Kadın komşu Türkmen oymağından bu köye otuz yıl önce gelin gelmişti. Şimdi kırk beş yaşında,sağlam,dinç ve iyi yürekli bir kadındı. Büyük oğlu Niğbolu savaşında,kocası da Ankara Savaşında şehit olmuşlardı. İki kızını evlendirip gurbete göndermiş, bu evde iki yaşındaki küçük oğlu Evren'le yalnız kalmıştı. Bir dileği Evren'i sipahi yapmaktı. Kocası ve büyük oğlu azap olarak orduya gitmişler,azap olarak ölmüşlerdi. Ama sipahilik başkaydı. Bu bakımdan süt oğlu Çakır'a bayılırdı.

Satı Kadın, bunları düşünürken Çakır'ın sesini duydu :

- Ana ! Yiyeceğimiz vardı ama iki gündür sıcak bir yemeğe hasret kaldık. Bize bir tarhana çorbası yapar mısın ?

Çakır bu sıcak yemeği kendisi için değil,konuk için istiyordu. O itiraz etmesin diye böyle konuşuyordu.

Kadın zaten ocağı yakmaya hazırlanıyordu. Kucağında odunlar ve çıra vardı.

Çakır, yaklaşarak yavaşça, 'Ana hem işini gör,hem de biraz beni dinle' dedikten sonra yavaşça birşeyler fısıldadı. Satı Kadın'ın gözleri açılmıştı.

- Ne diyorsun Çakır ?, diye mırıldandı.

Çakır yine yavaşça bir şeyler söyledikten sonra 'Ana ' Bana Kuran üzerine and ver' dedi ve koynundan bir Kuran çıkardı. Süt ana, onu alıp öperek başına koydu. Evin en uzak köşesine, konuğun gözünden tamamıyla saklı bir yerine gittiler. Kadın, Kuran'a el basarak yemin etti.

Çakır, yeniden birşeyler söyledi ve 'İşte bunun için kalamam. Çorbayı dahi içemeyeceğim. Köy uyanmadan gitmeliyim' , dedi.

Birlikte konuğun yanına döndüler. Çakır, saygılı bir durum almıştı :

- Sultanım, dedi. 'Bana izin ver. Her şeyin gizli kalması için hemen gitmem lazım. Anamın ağzı sıkıdır. Güvenilecek kadındır. Kuran'a el basarak da and verdi. Her emrini yerine getirecektir. Ben ilk fırsatta yine geleceğim. Allaha ısmarladık.

Bunları söyleyerek ilerledi. 'Sultanım' diye söz ettiği kadının eteğini öptü ve 'Bir emrin var mı ?' diye sordu.

Mumun titrek ışığında yüzü solgun görünen ve asil bir çehre taşıyan bu güzel ve çok genç kadın, yanındaki deri torbanın içinden küçük bir kese çıkararak uzattı .

- Bunu al Çakır Ağa ! Lazım olur dedi. İyiliğini ve sadakatini unutamam. Allah yardımcın olsun. Üzerimizdeki büyük hakkını helal et.

Bu sözler o kadar büyük bir vakar ve hüzün içinde söylenmişti ki, Satı Kadın'ın gözleri yaşardı. Çakır da üzgündü. Uzatılan keseyi alarak onun arzusunu yerine getirdi. 'Helal olsun' dedi. Tekrar eteğini öptükten sonra hızla evden çıktı.

Çakır evden çıkarken yalnız küçük bir yiyecek torbası almıştı. Çabuk adımlarla ahıra yürüdü. Deminden beri biraz samanla oyalanmış olan atına bir avuç arpa verdikten sonra dışarı çekti. Sipahi atı öyle bol yem yiyemezdi. Gün ağarıyor, lapa lapa kar yağıyordu. Bir sıçrayışla atına atladı. Geldiği yola yöneldi, uzaklaştı. Biraz sonra sonsuz ovada kayboldu
قتيبة تركماني
قتيبة تركماني
Er

عدد الرسائل : 9
العمر : 45
العائلة التركمانية : oğuz Kayı
تاريخ التسجيل : 05/05/2008

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

ESRARLI KADIN (Deli Kurt) Empty رد: ESRARLI KADIN (Deli Kurt)

مُساهمة من طرف lonely wolf الثلاثاء مايو 13, 2008 1:07 pm

Bu harika tarihi romandan bilgilerimize aktardığın parçalar için sana sonsuz teşekkürlerim var, zaten de teşekkür so'zleri yetmeyecektir


paylaşımın için teşekkürler anda
lonely wolf
lonely wolf
Binbaşı

عدد الرسائل : 1156
العمر : 41
العائلة التركمانية : oğuz Salur
تاريخ التسجيل : 15/03/2008

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

ESRARLI KADIN (Deli Kurt) Empty رد: ESRARLI KADIN (Deli Kurt)

مُساهمة من طرف afrasiab الأربعاء مايو 14, 2008 12:25 am

hersey'den once ,birsey demek istiyorum kutaybe kardeshim ,sen olmasayden ,suriye turkmenleri asla yatik kalacaktiler
suriye turkmenlerin icin guzel yaptiklerini hic unutmayacagiz ,aramiza hos geldeniz ve emrindeyiz abi emrinde

Celik Bozkurt
avatar
afrasiab
Asteğmen

عدد الرسائل : 480
العمر : 38
الموقع : دمشق - الحجر الأسود
العائلة التركمانية : oğuz Salur
تاريخ التسجيل : 12/03/2008

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

الرجوع الى أعلى الصفحة

- مواضيع مماثلة

 
صلاحيات هذا المنتدى:
لاتستطيع الرد على المواضيع في هذا المنتدى