منتدى تركمان سورية .... من أجل تركمان َموحد....
هل تريد التفاعل مع هذه المساهمة؟ كل ما عليك هو إنشاء حساب جديد ببضع خطوات أو تسجيل الدخول للمتابعة.

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

2 مشترك

اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأربعاء أبريل 07, 2010 2:48 am

GULCE EDEBİYAT AKIMI

MANİFESTO(*)

EY ŞAİR! Birinci
vazifen, Türk Şiirini, bütünüyle Türk Edebiyatını sevmek, ana dilimiz
Türkçe ile kültür ve sanatını nakış nakış işlemek ve kalıcı eserleri
üretmektir. Bugün ve gelecekte ki varlığının değişmez temeli
budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. Unutma
ki, dilini kaybeden Milletlerin bağımsızlığı da olamaz. Kültür
emparyalizminin işgâli altında inleyen Yüce Milletin, şairlerinin
haykırmasını, kültür ve sanat adamlarının üreteceği eserleriyle yüreğine
ses olmasını beklemektedir. İçinde bulunduğun vaziyete dِn de
şِyle bir bak! Bütün Dünyada emsâli gِrülmemiş bir galibiyetin
temilcileri,Cennet Anadolu'yu Cehenneme çevirebilmek için her türlü şer
planı, projeyi uygulamaya koymuşlar ve koymaya devam etmektedirler. Aziz yurdumuz bir ateş çemberi içindedir. Başları bulutlu, ِzgür
dağlarımızda bِlücü-dış destekli, kalleş bir ِrgütün eşkiyâsı vardır.
Anadolu'nun her kِy ve kasabasına gün geçmiyor ki bir Mehmetcik tabutu
gelmesin. Kahraman ordumuza bu mücadelede şairin-yazarın, kültür ve
sanat adamının destek vermesi gerekmez mi? Anadolu insanı,
kırsal kesimden Büyük kentlerin varoşlarına gِçmüş ve gِçmeye devam
etmektedir. Şimdi, % 65'i 30 yaşın altında olan Halkımızın % 85'i
kentlerde yaşamaktadır. Adına sayısız şiirler yazdığımız
İstanbul şehrimizin nüfusu,yüzlerce ülke nüfusundan bile fazladır.Bugün
kişisel dertler ve sancıların temelinde toplumsal sorunlar
bulunmaktadır. Moda, ِzenti,kendini bilmezlik; havamızı,
suyumuzu, toprağımızı kirlettiği gibi, dil ve edebiyatımızı da
kirletmiştir. Para-madde ve ekonomi kültür ve sanata da
hükmetmektedir.Manâ-gِnül zenginliği yerini maddeye terketmiştir. Dünya ِlçeğinde bir şairimiz-ozanımız da yoktur Senelerden bu
yana boş vezin kavgaları yapmaktayız. Sanat-şiir sanatı adına
internetin sağladığı imkânlar da kullanılarak sanat-şiir
katledilmektedir. Okumayan, araştırmayan, tefekkür etmeyen,
düşlerini gerçekleştirmek heyacanıyla yüreği gümbürdemeyen, halkın
gündeminden ve kaygılarından uzak bir şair-şiir kara bulutunun
içindeyiz. Edep'ten kaynaklanan Edebiyatımız, bir asırdır,
kِklerinden koparılmadan yenilenmeyi, daha doğrusu yeni bir akımı
beklemektedir. Ey Türk Kültür ve Sanatının şairi! İşte
bugün, bu hâl ve şartlar içinde bulunmaktasın. Şu halde vazifen, Türk
Şiirini, bütünüyle Türk Edebiyatını kurtarmak ve Dünya'da hak ettiği
yere getirmektir! Muhtaç olduğun kudret, Türk Edebiyatının başarılı
mazisinde mevcuttur! Dünü bugünle yoğurarak geleceğe yürümek
zorundasın! Haydi, durmak, susmak zamanı değil şimdi!
Saygılarımızla. GـLCE EDEBİYAT AKIMI ---- (*)
Büyük ATATURK'ün GENCLİĞE HİTABESİ' ne şairler için naziredir.GULCE
NEDİR? NE DEĞİLDİR?
***************************************

Mustafa CEYLAN
(Gülce grubu yazılarından/11.11.2008)
1-GـLCE, neredeyse bir asra yaklaşan edebi akım arayış hasretimizi
vuslata dِnüştürendir. 2-Türk Şiir tarihinin mükemmel mazisinden
hız ve ilham alarak, bugünü dünle yoğurup geleceğe koşan bir akımdır. 3-Ana dilimiz Türkçe ile mısralarını nakış nakış dokuyan şairlerin
gِnül ve yürek birlikteliğini oluşturduğu, BEN demeyen BİZ diyenlerin
çağdaş edebi hareketinin adıdır. 4-Aruz, Hece, Serbest
vezinlerin üçü de bizimdir; bu bizim olan vezinleri, diğer kural ve
ilkelerini yıkmadan,bozmadan, karşı çıkmadan; gerektiğinde bayram
sabahında biraraya gelen aile bireyleri gibi, Gülce şiir bünyesinde
toplayan, yeniden yeni edebiyat anlayışıdır. 5-Milli olmadan,
evrensel olunamayacağını; içinde yaşadığı milletin-toplumun yürek dili
olmadan dünya şiir platformuna çıkıp, ِteki coğrafyadaki şiirlerle
kucaklaşılamayacağını varsayan şiirsel bir bakıştır. 6-GـLCE,
denenmemişi deneyen, sِylenmemişi sِyleyen; ancak, bozmayan, güzel ve
kaliteyi ileriye taşıyan,kalıcı şiir yolunda iz bırakmaya çalışan
şairlerin edebi topluluğudur. 7-Okuyan, araştıran, tefekkür
eden, düşünen, düşleyen, inanan, seven, gِnül veren, saygı duyan; doğum
yeri neresi olursa olsun, aynı dili konuşan, aynı vatana sevdalı, aynı
bayrak altında yaşamanın huzurunu duyan, ülkenin bağımsızlığını savunan,
Anadolu insanının yürek dili olan kalemlerin gülce mısralarından
oluşan, şiirle başlayıp en kısa zamanda diğer edebi türlerde de fikrini
ِrneklerle sunacak büyük ve cesaretli anlayıştır. 8-Vezin,
kafiye, ِlçü ve kurallar; asırların süzgecinden süzülerek günümüze kadar
gelmiştir. Ancak, bütün bunlar sadece birer 'araçtırlar'. Esas olan,
yüzyıllara yenilmeyecek kalıcı şiirdir. Araçlar kalıcı şiirimizin
gِvdeleridir.Araçlar, amacımız olamaz! ضnerdiğimiz ve bundan sonra da
ِnereceğimiz araçlar, kimilerini şaşırtabilir. Bunu gayet iyi
anlamaktayız. Edebiyat şehrinin çِplüğü kendisine edebi akım adını
vermiş nice çalışmalarla doludur. Bugün bize karşı çıkanlar, şunu iyi
bilmeliler ki, bizi ve anlayışımızı, ِnerdiklerimizi, eserlerimizi
içinde yaşadığımız Türk Halkı kabul etmez ise, biz de o çِplükte yer
alacağız. O sebeple, dostlarımızın telaşa kapılmalarına gerek
yoktur.Zaman ve edebiyat tarihi, şaşmaz ِlçüsünü bir kere de Gülce'miz
için kullanacaktır. 9-Fakat; GـLCE ِncülerinin bilgi
birikimi,yenilikçi anlayışı, hata yapılır ise ِzür dileyebilme ve
vazgeçebilme erdemleri ile yüzyılların altın zincir halkası, GـLCE' yi
kendisine halkın uğurlu elleriyle kattığında, bizi anlamayanların, GـLCE
nazım türlerini deneyeceklerini de bilmekteyiz. 10-Şiirde
birincilik münhaldir. Kelimeler, milletin ortak hafızasının
ürünüdürler.Şiir ya da nesir, kelimelerden zamana yenilmez gِkdelenler
dikme sanatıdır. Şair, o sanatın çilesini çeken gِnül emekçisidir. 11-Dil, kültür ve edebiyatımız; başta batı ve arap kültür
emperyalizminin amansız saldırısı altındadır. ـlkemiz, ekonomide,
siyasette, ticarette, kültür ve sanatta zora sokulmak istenmekte, dış
mihraklarla içerdeki gaflet erbablarınca bağımsızlığına
saldırılmaktadır. اevremizde ateşten bir çember vardır. Dağlarımız
bِlücü ve kalleş bir ِrgüt tarafından işgal altındadır. ـlkemizin her
kِy ve kasabasına gün geçmiyor ki Mehmetcik tabutu gelmesin. Anadolu
coğrafyası sancılar içindedir. Bu coğrafyada yaşayanların % 85'i
kentlerin varoşlarına yerleşmiştir. Anadolu bir uçtan bir uca gِç
etmektedir. Toplumun % 65'i 30 yaşın altındadır. Madenlerimiz,
fabrikalarımız, iletişimden limanlarımıza kadar ِzelleştirme ile yabancı
tekellerin yِnetimindedir. Basın ve medya belirli güç ve odakların
idaresindedir.Yüce dinimiz tüccarların kazanç kapısı ve siyaset aracı
haline dِnüştürülmeye çalışılmaktadır. Doğrular eğri, eğriler doğru
gِsterilmektedir. Bütün bunlardan daha büyük olaylar mı bekliyoruz ki,
edebi bir akım doğmasın? İşte esas çıkış gerekçemiz budur.
Saygılarımızla.
Be Cahil (TUĞRA)

Kulsan hine; hayret! Ne denizler, ne sahil
Paklar mı ki sabret, buna mülkün de dahil.
Bir gün kırılırsın, başınız kabre düşer;
Kaldırmaya kudret bulamazsın be cahil!

Gonlümüz Sazdan Gelir (TUĞRA)

Gülce kartal, gülce düldül, gülceözgür, gülce şah
Gülce destan, gülce bülbül, gülce yıldız, gülce mah;
Tuğra benden, ben gِnülden, gِnlümüz sazdan gelir
Gülce omrüm: Gülce bir gül! Gülce aşkım don semah!

Osman Ocal

Rübai’ ye ِzgü aruz vezni:
mef'ûlü mefâ'îlü mefâ'îlü fa’ûl
Aruz vezni:
fâ'ilâtün/fâ'ilâtün/fâ'ilâtün/fâ'ilün
Cile Banıp Doner Semah(YİĞİTCE)

Bendin yıkıp çağlayarak,
Sele donüp iner semah.
Varlığımız çağlar üstü,
Hile akmaz pınar semah.

Ter ateşler hak yolumuz,
Pir aşkına her dolumuz,
Bir uhdedir gِnlümüzde;
Dile gelip kanar semah.

Kavis çizmez omuzda baş,
Yunus Emre Hacı Bektaş,
Halis yaşar benliğimiz;
Ele, bele fener semah.

Yağı kesik kandil soner,
Ağı versen yine doner,
Doğu, batı Anadolu;
Güle sevgi sunar semah.

Kurgan bilmez al kanımız,
Kurban olsun her canımız,
Harman harman yığıla et;
Tele düşüp yanar semah.

YOrük, Avşar hepsi Türkmen,
Türük dersen ِz Türk’üm ben.
Buruk koyma Vuslatî’yi;
Cile banıp, dِoner semah.

Osman Ocal


عدل سابقا من قبل vuslati في الأربعاء أبريل 07, 2010 3:06 am عدل 1 مرات
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأربعاء أبريل 07, 2010 2:52 am

TUĞRA(GuLCE)

Sedamız hep cefakâr, yankılanır bak semaya;
Bize,hak geldi ikrar, sevgi bezenmez imaya.
Deli gonlüm paralansın, cana bilmez ihanet;
Karasevdam vefakâr, gün düşürür ay simaya.

osman ocal

fe'ilâtün/fe'ilâtün/fe'ilâtün/fe'ilün
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأربعاء أبريل 14, 2010 10:32 pm

GÜLCE EDEBİYAT AKIMI'NIN KURUCULARI

Mustafa CEYLAN
Harun
YİĞİT
Osman ÖCAL
Ekrem YALBUZ
Refika DOĞAN



GÜLCE YAZAN ŞAİRLER

Mustafa CEYLAN Osman ÖCAL Ekrem
YALBUZHarun YİĞİT Refika DOĞAN Yusuf BOZAN Mehmet NACAR İbrahim SAĞIR
Ozan SENTEZİ
Mehmet ÖZDEMİR Ali GÖZÜTOKRahime KAYA Ali OSKAN İhsan
ERTEM
Gülten ERTÜRKRamazan EFE Şemsettin DERVİŞOĞLU Melahat TEMUR
Ümran TOKMAKOzan İRŞADÎ Sabit İNCE Ali ALTINLI Neva SELÇUK
Mevlüde
DEMİR Gülşen ŞENDERİN Sevgili ÖZBEK Zübeyde GÖKBULUT
Vecdi Murat
SOYDAN Asuman Soydan ATASAYAR Ahmet İDRİSOĞLU
Miktad BAL Ayşenur
Ökten İZGİN Serap HOCA Kerim BAYDAK
Fatma KALKAN Gökmen Yılmaz ERDEM
Şükran GÜNAY Hülya EKMEKÇİ
Berrin STAMMER Abdullah RAMAZAN Ömer
ÖZTÜRK Turan UFUKTAN
Rengin ALACATLI Afet KIRAT Coşkun MUTLU İsmail
KARA İbrahim COŞAR Arif BİLGİN Meral ADAK Hatice KATRAN Mübeccel Zeynep
ÜNALAN Feriha CEYLAN Köksal KIRLIOĞLU Birdal Can TÜFEKÇİ
Yusuf Ziya
KARAHASANOĞLU Fesih AKTAŞ Onur BİLGE Sabiha SERİN Aşık KEVSERÎ Necdet
ARSLAN Nermin TERZİ Feyzullah KIRCA
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأربعاء مايو 12, 2010 10:47 pm

Dirse Han Oğlu
Boğaç Han Destanı(GÜLCE BULUŞMA


Yiğit Oğuz elinde Kam Gan oğlu ünüyle,

Ağırlardı beyleri her yıl şölen günüyle;

Her ziyafet bir şölen her şöleni bir düğün,

Hanlar Hanı Bayındır yerinden kalktı bir gün.

Şam dokuma otağı diktirdi yeryüzüne,

Alaca, han sayvanı yükseldi gökyüzüne.

İpekten halıları bin bir yere döşetti,

Üç ayrı renk otağı otağına eş etti.

Koyundan koçu seçip nice emir estirip,

Deveden buğra ile attan aygır kestirip:


‘Kimin oğlu kızı yok kara otağa kondurun,

Altına kara keçe önüne kara koyun yahnisi

Yerse yesin, yemezse kalksın gitsin.

Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa

Oğlu kızı olmayanı Allah Teâlâ karalamıştır,

Biz de görmeyiz bunu böyle bilsin,’ dedi.


Haberi alan beyler

Pusatlanıp atlandı,

Şölen yapılan yere

Birer birer toplandı.


Meğer Dirse Han derler vardı bir beyin oğlu,

Gelmemişti dünyaya ne kızı var ne oğlu.

Haberi aldığında tez varmayı yeğledi,

Söyledi bir görelim Han’ım neler söyledi:


‘Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Büyük cins atlar sahibini görüp kişnediğinde

Aklı karalı seçilen çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda’


Sabahın er vaktinde ilk ışıkla Dirse Han,

Kalkıp geldi şölene kırk yiğidi oldu can.

Otağında altına kara keçe sürdüler,

Yesin diye önüne kara yahni verdiler.


Anlamadı Dirse Han

Dedi: ‘Bu kara ayıp,

Benim suçum ne ola’

Sordu beyleri sayıp.


Dediler: ‘Han’dan gelen böyledir buyruk bize,

Oğlun kızın yok imiş kara otağ hak size.’

Bu ayıbı duyunca olan neşesi söndü,

Kırk yiğitle doğruldu hemen evine döndü.

Bağırdı hatununa Han’ım neler söyledi:


‘Beri gel başımın bahtı evimin tahtı

Evden çıkıp yürüdüğünde selvi boylum

Topuğunda döklüm döklüm kara saçlım

Kurulu yaya benzer çatma kaşlım

İki badem sığmayan dar ağızlım

Kavunum yemişim düvleğim

Görüyor musun neler oldu.’


Dirse Han hatununa anlattı yaşananı,

Kara otağ çeker mi bu beyliği bu şanı.

Topaç gibi bir oğul o an düştü diline,

Aslanlaştı aniden bu da böyle biline.

‘Senden midir benden mi’ deyip yine söyledi:


‘Han kızı yerimden kalkayım mı

Yakan ile boğazından tutayım mı

Kaba ökçemin altına alayım mı

Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı

Öz gövdenden başını keseyim mi

Can nasıl tatlıymış sana bildireyim mi

Alca kanını yeryüzüne dökeyim mi

Han kızı sebebi nedir söyle bana

Korkunç gazap ederim şimdi sana’


Dirse Han’ın karısı

Han sözüne üzüldü,

Çekik kara gözünden

Damla yaşlar süzüldü.


‘Ne bendendir ne senden hanlar hanı Dirse Han,

Üstümüzde bulunan, ne gelirse Allah’tan.’

Diyerek devam etti. ‘Bana gazap eyleme,

İncitecek ey beyim kötü sözler söyleme.

Alaca çadırını kalk yeryüzüne diktir,

Şanınıza yakışan yapacağın beyliktir.

Deveden buğra koyundan koç attan aygır

Kestir, İç Oğuz Dış Oğuz beylerini çağır.

Nerde aç görsen doyur çıplak görsen giyindir,

Yapılacak dualar Allah bilir beyindir’


Hatununun sözüyle büyük ziyafet verdi,

Aldığı dualarla derken murada erdi.


Oğlancığı büyüdü

Olunca yaşı on beş,

Öyle bir delikanlı

Sanki aslanlara eş.


Meğer Bayındır Han’ın azgın boğası vardı,

Boynuz vursa bir taşa taşın dünyası dardı.

Güreştirir deveyle bir yaz bir de güz günü,

Eğlenirdi beylerle sanki Han’ın düğünü.

Altı kişi zincirle yine bir yaz gününde,

Çıkardılar boğayı kim durur ki önünde.


Koy verdiler boğayı

Düşünmeden o anda,

Dirse Han’ın oğluyla

Üç yoldaşı meydanda.


Kaçın dedilerse de beyin oğlu kaçmadı,

Üç arkadaşı gibi kanatlanıp uçmadı.

Boğa sürdü oğlana burnundan soluyarak,

Koşup geldi hemencik rüzgârı yalayarak.

Oğlan yumruğu ile tutup alnına vurdu,

Darbeyi alan boğa daha fazla kudurdu.

Tekrar hücuma geçip saldırınca yerinden,

Güçlü bir nefes aldı yenmesine, derinden.

Bu sefer yumruğunu tam alnına koyarak,

Sürdü meydan dışına kuvvetini yayarak.


Çekiştiler bir süre

Ama dövüş bitmedi,

Boğanın azgınlığı

Yiğitliğe yetmedi.


Oğlan çekip elini boşta koydu rakibi,

Düşmesine vesile yaptı başı takibi.

Davranıp bıçağına kesince boğazını,

Güreşi izleyen beyler yükseltti avazını.


Bütün oğuz beyleri

Meydana kaçıştılar,

Aferinler kuş oldu

Havada uçuştular.


Dediler; ‘Dedem Korkut bu yiğide ad versin,

Yanına kataraktan doğru babaya varsın,

Beylik isteyiversin hak etmiştir tahtını,

Mevla daim eylesin açsın artık bahtını.’

Çağrılıp Dedem Korkut varınca babasına,

Hele neler söyledi Han’ım neler söyledi:


‘Hey Dirse Han beylik ver bu oğlana

Taht ver erdemlidir

Boynu uzun yüğrük at ver bu oğlana

Binit olsun hünerlidir

Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana

Şişlik olsun erdemlidir

Katarından kızıl deve ver bu oğlana

Yük taşıyıcı olsun hünerlidir

Altın başlı otağ ver bu oğlana

Gölge olsun erdemlidir

Omuzu kuşlu kaftan ver bu oğlana.

Giyer olsun hünerlidir.’


Dedem Korkut oğlana Boğaç adını koydu,

Beylik aldı taht aldı diyarda herkes duydu.

Kulda olmaz kötülük şaşıp yanılmayınca,

Dirse Han yiğitleri tahtta anılmayınca,

İzzeti hürmet için şöyle karar aldılar;

Şikâyet için Han’a yirmi namert saldılar:


‘Boğaç kırk yiğitle Oğuz üstüne yürüdü,

Ak sakala sövdü pürçekliyi sürüdü.

Akan sudan geçip Ala Dağ’dan haber aştı,

Derler hanlar hanı Han Bayındır’a ulaştı.

Han Bayındır çağırır Ve sana gazap eyler.’

Namertler Dirse Han’a pervasız yalan söyler


Sonra diğer namertler

Gelirler Dirse Han’a,

Oğlu kötülemeye

Başlar yeni yalana:


‘Göğsü güzel koca dağa ava çıktı sensiz,

Avdan dönülünce anasına vardı densiz.

Şarabın keskininden içip sohbet eyledi,

Senin oğlan kötüdür canına kast eyledi.’


‘Böyle evlat gerekmez gidip getirin onu,

Uçurayım boynunu kapansın burda konu’

Dedi amma Dirse Han yalanlara kanarak,

Tek oğulcuk tek evlat ak yüreği yanarak.


‘Oğlun dinlemez bizi

Dediler ava götür,

Av avlarken habersiz

Okla işini bitir.’


‘Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Yüğrük atlar sahibini görüp kişnediğinde

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Aklı karalı seçilen çağda

Kudretli Oğuzun gelinin kızının bezendiği çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

Bey yiğitlerle cilasunların birbirine koyulduğu çağda’


Sabah gün doğumunda ava çıktı Dirse Han,

Yanında kırk yiğidi oğulcuğu tek bir can.

Oğlancığa dediler birkaç namert gelerek,

‘Sürüp gelsin geyiği bir bir tepeleyerek.’

Göreyim der babanız; Sevinip kıvanayım,

Bundan sonra oğluma bey diye güveneyim’

Haberi yok yalandan Boğaç bilmez oyunu,

Bir bir vurur geyiği sanki keser soyunu.


Kırk namert döner bu kez

Derler ki Dirse Han’a:

‘Vururken geyikleri

Kıyacak senin cana.’


Oğlancık ok atarken geride kalanlara.

Dirse Han da inandı alçakça yalanlara.

Kurt sinirinden yapılmış sert yayını çekti,

Oğlancığın iki kürek arasına çaktı.

Fokur fokur fışkırdı oğlanın alca kanı,

Düştü atından yere yürüdü alçağın şanı.

Yere düşen oğlanın benzi sararıp soldu,

Geri dönen Dirse Han yurduna gelir oldu.


Avdan dönüldüğü

Her tarafa duyuldu,

Dirse Han’ın hatunu

Ziyafete koyuldu.


Sonra alıp at tepti kırk ince belli kızı,

Görmeyince oğlunu düştü gönlüne sızı.

Bütün yüreği oynadı ay yüzü birden soldu,

Kara bağrı sarsıldı süzme göze kan doldu.

Çağırır Dirse Han’ı söyler Han’ım ne söyler:


‘Beri gel basımın bahtı evimin tahtı

Han babamın güveyisi

Kadın anamın sevgisi

Babamın anamın verdiği

Göz açıp da gördüğüm

Gönül verip sevdiğim

A Dirse Han

Kalktın oğlunla birlikte yerinden doğruldun

Yelesi kara soylu atına bindin

Göğsü güzel koca dağa ava çıktın

İki vardın bir geliyorsun yavrum hani

Karanlık gecede bulduğun oğul hani

Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğiriyor

Kesilsin oğlumun emdiği süt damarım yaman
sızlıyor

Sarı yılan sokmadan akça temin kalkıp şişiyor

Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor

Kuru kuru çaylara su saldım

Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim

Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım

Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım

Dilek diledim Tanrıya bir oğul zorla buldum

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Karşı yatan Ala Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle bana

Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana

Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana

Kara cübbeli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana

Han babamın katına ben varayım

Ağır hazine bol asker alayım

Azgın dinli kâfire ben varayım

Paralanıp soylu atımdan inmeyince

Yenim ile alca kanımı silmeyince

Kol but olup yer üstüne düşmeyince

Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Kara başım kurban olsun bugün sana’


Bekli de Oğuz boyu böyle figan görmedi,

Seslenmedi Dirse Han cevap bile vermedi.

Beyinin suskunluğu yüreğine oldu dert,

Kaçırmadı fırsatı yine geldi kırk namert:


‘Oğlun sağdır esendir

Hâlâ geyik peşinde,

Dolanır göğsü güzel

Koca dağın döşünde.’


Ana yüreği dayanır mı kırk ince kızla,

Oğlunu aramaya atlanıp çıktı hızla.

Yazlı kışlı kar olan Kazılık dağa baktı,

Alçaktan yücelere hemen koşturup çıktı.

Yüksekten enginlere bir kartal gibi bakar,

Bir dere kenarında kuzgunlar iner kalkar.

Soy atını çevirdi süzüldü ona doğru,

Volkan gibi alevli yanıktır ana bağrı.


Oğlan düşüp kalınca

Orada hazır oldu,

Yarayı sıvazlayan

Boz atlı Hızır oldu.


‘Korkma’ dedi oğlana;

‘Ama yaran çok kötü,

Merhemi dağ çiçeği

Bir de ananın sütü.’


Oğlanın anacığı üstüne çıka geldi,

Gördüğü al kızıl kan yanık bağrını deldi.

Oğulcuğuna söyler Han’ım neler söyler:


‘Kara çekik gözlerini uyku bürümüş aç artık

On iki kemikçiğin param parça topla artık

Tanrının verdiği tatlı canın gitmekteyse tut artık

Öz gövdende canın var ise oğul söyle bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Akar senin suların Kazılık Dağı

Akar iken akmaz olsun

Biter senin otların Kazılık Dağı

Biter iken bitmez olsun

Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı

Koşar iken koşmaz olsun taşa dönsün

Ne bileyim oğul aslandan mı oldu

Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul

Bu kazalar sana nereden geldi

O gövdende canın var ise oğul söyle bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Ağız dilden bir küçücük söz et bana’


Oğlan sesi alınca açtı hemen gözünü,

Gördü anacığının aya benzer yüzünü.

Söyledi anasına Han’ım neler söyledi:


Beri gel ak sütunu emdiğim kadınım ana

Ak pürçekli yüce bildiğim canım ana

Akarlı sularına kötü söyleme

Kazılık Dağı’nın günahı yoktur

Biterli otlarına. Kötü söyleme

Kazılık Dağının suçu yoktur

Koşan geyiklerine kötü söyleme

Kazlık Dağının günahı yoktur

Aslan ile kaplanına kötü söyleme

Kazılık Dağının suçu yoktur

İlenirsen babama ilen

Bu suç bu günah babamdandır


Oğlan anacığına; ‘Korkma bundan korkma’ der,

‘Sıvazladı boz atlı Hızır sen etme keder.

Yaram ölümcül değil dağ çiçeği ve bir de,

Senin akça sütündür derman olan bu derde.’

Dağ çiçeği topladı kırk ince kız can ile

Ana sıktı memeyi sütü geldi kan ile.

Karışık merhem yapıp yarasına çaldılar,

Yurtlarına dönerken oğlancığı aldılar.


Hekime teslim edip

Gizlendi Dirse Han’dan,

Baba geçer olsa da

Ana geçer mi candan.


‘At ayağı çabuk ozan dili çevik olur,’

Oğlanın yaraları kırk günde iyi olur.

Kılıç kuşanarak ata binmeye başladı,

Babasından habersiz av edip kuş kuşladı.

Bunu duyan kırk alçak doymadı hıyanete,

Tuttular Dirse Han’ı kan oturdu ak ete.

Boynunda sicim ile onlar atlı Han yayan,

Gittiler kâfir ele beylerden olmaz duyan.

Dirse Han’ın hatunu bu haber patlayınca,

Hemen vardı oğluna soy ata atlayınca.

Söyledi ki oğluna Han’ım neler söyledi:


‘Görüyor musun ay oğul neler oldu

Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu

Yurtta düşman yok iken

Senin babanın üstüne düşman geldi,

O kırk namert babanın arkadaşları babanı tuttular,

Ak ellerini ardına bağladılar,

Kıl sicimi ak boynuna taktılar,

Kendileri atlıydı

Babanı ise yayan yürüttüler,

Alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler,

Hanım oğul kalkarak yerinden doğrul,

Kırk yiğidim beraberine al,

Babanı o kırk namertten kurtar.

Yürü oğul.

Baban sona kıydı ise

Sen babana kıyma,’


Boğaç anasını kırmayıp sözüne baktı,

Kara çelik öz kılıcını beline taktı.

Altın mızrağı ak kirişli yayı silkindi,

Soy atını tutarak hemen sıçrayıp bindi.


Kırk yiğidin kırkıyla

Her birisi fırtına,

Acele düştü hemen

Babasının ardına.


Namertler yol üstünde kayıtsız içerlerken,

Boğaç Han atını koşturup yetişti erken.

Dediler yiğidi alalım tutsak tutup ikisini bir,

Varıp teslim edelim sevinsin kara kâfir.

Dirse Han söyledi ki Han’ım neler söyledi


‘Kırk yoldaşım aman

Tanrının birliğine yoktur güman

Benim elimi çözün,

Kolca kopuzumu elime verin,

O yiğidi döndüreyim,

İster beni öldürün ister diriltin,

Bırakıverin’


Çözülünce elleri aldı kolca kopuzu,

Tanımadı oğlunu sandı yabancı kuzu.

Söyledi bir bakalım Han’ım neler söyledi:


‘Boynu uzun yüğrük atlar gider ise benim gider

Senin de içinde bineğin var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri

Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider

Senin de içinde şişliğin var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri

Katarlardan kızıl deve gider ise benim gider

Senin de içinde deven var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri

Altın başlı otağlar gider ise benim gider

Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri

Ak yüzlü ela gözlü gelinler gider ise benim gider

Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alıvereyim dön geri

Ak sakallı kocalar gider ise benim gider

Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri

Benim için geldin ise hay yiğit oğulcuğumu öldürmüşüm

Bana yazık değil sana yazık dön geri’


Sonunda Dirse Han’ın

Depreşti eski derdi,

Sözünü bitirince

Oğlu karşılık verdi:


‘Boynu uzun yüğrük atlar gidiyorsa senin gider

Benim de içinde bineğim var

Bırakamam kırk alçağa

Katarlardan kızıl deve gidiyorsa senin gider

Benim de içinde devem var

Bırakamam kırk alçağa

Ağıllarda on bin koyun gidiyorsa senin gider

Benim de içinde etliğim var

Bırakamam kırk alçağa

Ak yüzlü ela gözlü gelin gidiyorsa senin gider

Benim de içinde nişanlım var

Bırakır mıyım kırk alçağa

Altın başlı otağlar gitmekteyse senin gider

Benim de içinde odam var

Bırakır mıyım kırk alçağa

Ak sakallı kocalar gitmekteyse senin gider

Benim de içinde bir aklı şaşmış bilmesini unutmuş kocamış babam var

Bırakır mıyım kırk alçağa’


Dedikten sonra hemen yiğitlere el etti,

At tepip baş düşürdü boz toprağı sel etti.

Babasını kurtarıp döndü yurduna geri,

Anladı ki Dirse Han bu yiğit kendi eri.

Hanlar Hanı Bayındır beylik verdi taht verdi,

Tanrı Oğuz eline önü açık baht verdi.

Dede Korkut geldi şu Oğuzname’yi koştu:


‘Onlar da bu dünyaya geldi geçti

Kervan gibi kondu göçtü

Onları da ecel aldı yer gizledi

Fani dünya yine kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucun ölümlü dünya


Kara ölüm geldiğinde geçit versin.

Sağlıkla, akılla devletini Hak artırsın.

O öğdüğün yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.


Dua edeyim Han’ım:

Yerli kara dağların yıkılmasın.

Gölgeli ulu ağacın kesilmesin.

Taşkın akan güzel suyun kurumasın.

Kanatlarının uçları kırılmasın.

Koşar iken ak boz atın tökezlenmesin.

Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin.

Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın.

Ak pürçekli ananın yeri cennet olsun.

Ak sakallı babanın yeri cennet olsun.

Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun.

Yüce Tanrı seni kötülere el açtırmasın Han’ım hey! …’


Osman Öcal
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty Mukaddime-Dedem Korkut (GÜLCE-BAHÇE)

مُساهمة من طرف vuslati الخميس يوليو 29, 2010 2:42 pm

Mukaddime-Dedem Korkut Kitabı (Gülce Bahçe)



Bismillâhirrahmânirrahim


Soyu kamların soyundan,

Oğuz’un Bayat boyundan,

Fırlamış bir ok yayından,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.


Tanrı’nın sevgili kulu,

Sunulunca içti dolu,

Gösterdi Oğuz’a yolu,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.


Bilgesidir tüm Oğuz’un,

Piridir kolca kopuzun,

Gezer il il yollar uzun,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.


Hak verdi ilham doldurdu,

Ne istediyse oldurdu,

Ağlayanları güldürdü,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.


Türk’ün bulunduğu yerde,

Er belinden düşen erde,

Yaşar gider gönüllerde,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.


Her müşkülü halleden Oğuz üstünde gölge,

Gaipten haber eden hem erendir hem bilge.

Bir can ile bir beden ölümsüz Korkut Ata.


Ne buyursa kabul gördü,

Danışan hak yolu sürdü,

Nice nice öğüt verdi,

Doğdu ölmez Dedem Korkut.



Korkut Ata söyledi ki: ‘Hanlık Kayı’ya geçecek,

Alamayacak hiç kimse Kıyamet kopuncaya dek’


Dedem korkut hak söyledi,

Bilen başa taç eyledi:


‘Bir iş düzenini almaz,

Allah Allah demeyince.

Kişi yoktan zengin olmaz,

Ulu Tanrı vermeyince.


Kul başına kaza gelmez,

Alın yazı görmeyince.

Yaratılan kimse ölmez,

Ecel vakti ermeyince.


Kişide devlet olmaz gönlünde varsa benlik,

Yağan kar yaza kalmaz kalmaz güze çimenlik.


Eski pamuk bez olmaz kalleş düşman dost olmaz,

Kalkmazsa kara kılıç düşman imana gelmez.


Kara eşek başına başlık vur olmaz katır,

Hanım olmaz cariye giydirip süse batır.


Bir yiğit dağlar kadar

Mal mülk edinip yığar,

Yenmez nasip fazlası

Kısmeti kendin boğar.


El oğlunu büyütüp beslesen de faydasız,

Yalnız başına koyup bırakır gider evden.

Oğul olmaz katiyen el oğlundan, güveyden,

Külden tepe yığılmaz düşlesen de faydasız.


Er malına kıymazsa ölür gider adı çıkmaz,

Çağıldayan su taşsa yine de dolmaz deniz.

Özünden öğüt almaz anadan görmese kız,

Oğul töre bilmese yabana sofra çekmez.


Oğul babanın sırrı iki gözden birisi,

Devletli oğul olsa ocağı gönendirir;

Devletsiz oğul olsa ocağını söndürür.


Devam eder Korkut’ça işte sözün gerisi;

Oğul neyler babadan kendine mal kalmasa,

Baba malı faydasız başta devlet olmasa.’



Dedem korkut bir daha

Söyledi bir görelim,

Hele neler söyledi

Hikmetine erelim:


‘Vurup keser kılıcı

Kötü yüreklilerin,

Vurmasın daha iyi

Yarası olur derin.


Vurmasını bilen yiğit

Ne şer olur ne ahmak,

Ok ile kılıçtan öte

Daha iyi ağaç çomak.


Atın yemediği ot bitmese daha iyi,

Yalancının ocağı tütmese daha iyi.


Sert yürürken soylu ata

Dönek yiğit binebilmez.

Bineceğine binmesin

Binmemesi yeğdir, bineceğine.


Misafiri bilmez evin

Bir lokması yenebilmez.

Yeneceğine yenmesin

Yenmemesi yeğdir, yeneceğine.


Soyu belli bir babadan

Hoyrat oğul inebilmez.

İneceğine inmesin

İnmemesi yeğdir, ineceğine.


Atasına saygı duyan şefkatli oğul iyi,

Baba adını yürüten devletli oğul iyi.’



Dedem korkut yine söyledi

Görelim Hânım ne söyledi:


Ala dağın otlağını

Yer otunu geyik bilir.

Gece kervan göçtüğünü

Çayır kuşu, ayık bilir.


Akar suyun zorluğunu

Yük taşıyan kayık bilir.

Kötülüğün acısını

Doldurulan oyuk bilir.


Akça kımız al şarabı

İmbiğinden süzen bilir.

Öleceği güzel Tanrı

Olacağı sezen bilir.


Yedi dere kokusunu

Tilki gibi gezen bilir,

Koç yiğidi cömert eri

Kopuz çalan ozan bilir.


Varlığının kıymetini

Geleceği gören bilir.

Vatan nedir bayrak nedir

Uğrunda can veren bilir.’



Dedem korkut yine söyledi

Görelim Hânım ne söyledi:


‘Ağız açıp el açıp övdüğüm Tanrı güzel,

Can özüm iki gözüm sevdiğim Tanrı güzel.


Tanrı dostu Muhammed, Âmme güzel cüz başı,

Ebubekir ve Ömer, Mekke’nin her bir taşı,

Erlerin şahı Ali din içindi savaşı;

Ağız açıp el açıp övdüğüm Tanrı güzel


Hasan ile Hüseyin, Tanrı bilgisi Kur’an,

Cuma günüyle Yasin ve Affanoğlu Osman,

Hutbe dinlerken ümmet, minareden okunan,

Can özüm iki gözüm sevdiğim Tanrı güzel.


Ak süt emziren ana

Helâlce kadın güzel.

Evladı seven baba

Oğul, kız tadın güzel.


Uslu yol alan aygır

Elin kınası güzel.

Ala otağı, çadır

Gelin odası güzel.


Yiğit soylu alp erence,

Kopuz çalan ozan güzel.

Deyişlerle yol gösteren,

Bu destanı yazan güzel.’



Ve kutlu Oğuz elinden,

Dede Korkut’un dilinden,

Destan düşer her telinden,

Çalar kopuz söyler ozan:


Devletlisin bey oğul

Devletin kutlu kalsın,

Dili sevip koruyan

Bir ömür mutlu kalsın.


Türkçe oku Türkçe söyle,

Köküm Türkçe, ana dilim.

Yaşatır sonsuza kadar,

Türkçe sanat Türkçe ilim.


Kulak ver sözüme dinle ey oğul,

Burçları deviren yankıdır sesim.

Kanlı meydanlarda oynarken atım,

Boğardı cihanı anlık nefesim.


Kutlu törelisin anla toy oğul,

Orhun’da abide bilgece hansın.

Dirlikli, düzenli sürsün birliğin,

Bozdurma ilini sen bir cihansın.


Yükselir temelden kinle oy oğul,

Yeni Çin setleri, durdurmak için.

Oyunlar, hileler, sahte alkışlar,

Kardeşi kardeşe kırdırmak için.


Yürüsün varlığım senle ay oğul,

Maziden atiye dirilik gerek.

Koru benliğini, sarıl köküne,

Bir vatan bir bayrak bir atsın yürek.


Geleceğin temeli sonsuzluğun güvenci,

Son asrın kıskacında iyi dinle Türk genci.

İlk ödevin olmalı Türk yurdunu korumak,

Türk’ün bağımsızlığı, varlığın tek direnci.


Varlığına kast eden hem içerde hem dışta,

Kötücüller çıkacak bu düşmanca yarışta.

İçinde bulunduğun duruma bakmaksızın,

Görevin savunmaktır hem savaş hem barışta.


Bağımsız devletine kıymak isteyen düşman,

Seni, varken vatansız koymak isteyen düşman,

Görülmemiş bir utku var sayalım kazanmış,

Türk’ün soylu kanıyla doymak isteyen düşman.


Düşse zorla, hileyle kaleler birer birer,

Dağıtılıp tüm ordu koyulmasa bir nefer,

Ele geçip gemiler kaldırılsa her sefer,

Aşkın özgürlük olsun bağımsızlık savaşın.


Bu durumdan acıklı daha da korkunç olan,

Aymaz ve sapkın çıksa iş başında bulunan,

Mutlaka hain olur düşmanla yatıp kalkan,

Aşkın özgürlük olsun bağımsızlık savaşın.


Yönetime gelenler damat, oğul, bacıyla,

Yurda girmiş düşmanın siyasi amacıyla,

Birleşirse çıkarı ulus yanar acıyla,

Aşkın özgürlük olsun bağımsızlık savaşın.


Ey Türk geleceğinin, varlığımın güvenci!

Böyle ortamda bile göster haklı direnci.

Devletli olmak için gerek duyacağın güç

Damarında dolaşan soylu kanda Türk genci;

Aşkın özgürlük olsun bağımsızlık savaşın.


Osman Öcal



Atandan miras kaldı bu topraklar helalin

Koruyamazsan eğer çok büyüktür vebalin

Sızlatma kemiğini atan Gazi Kemalin

Damarında dolaşan soylu kanda Türk genci;

Aşkın özgürlük olsun bağımsızlık savaşın........... Metin gürbüz




Osman Öcal


vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الخميس يوليو 29, 2010 2:45 pm

vuslati كتب:GULCE EDEBİYAT AKIMI

MANİFESTO(*)

EY ŞAİR! Birinci
vazifen, Türk Şiirini, bütünüyle Türk Edebiyatını sevmek, ana dilimiz
Türkçe ile kültür ve sanatını nakış nakış işlemek ve kalıcı eserleri
üretmektir. Bugün ve gelecekte ki varlığının değişmez temeli
budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. Unutma
ki, dilini kaybeden Milletlerin bağımsızlığı da olamaz. Kültür
emparyalizminin işgâli altında inleyen Yüce Milletin, şairlerinin
haykırmasını, kültür ve sanat adamlarının üreteceği eserleriyle yüreğine
ses olmasını beklemektedir. İçinde bulunduğun vaziyete dِn de
şِyle bir bak! Bütün Dünyada emsâli gِrülmemiş bir galibiyetin
temilcileri,Cennet Anadolu'yu Cehenneme çevirebilmek için her türlü şer
planı, projeyi uygulamaya koymuşlar ve koymaya devam etmektedirler. Aziz yurdumuz bir ateş çemberi içindedir. Başları bulutlu, ِzgür
dağlarımızda bِlücü-dış destekli, kalleş bir ِrgütün eşkiyâsı vardır.
Anadolu'nun her kِy ve kasabasına gün geçmiyor ki bir Mehmetcik tabutu
gelmesin. Kahraman ordumuza bu mücadelede şairin-yazarın, kültür ve
sanat adamının destek vermesi gerekmez mi? Anadolu insanı,
kırsal kesimden Büyük kentlerin varoşlarına gِçmüş ve gِçmeye devam
etmektedir. Şimdi, % 65'i 30 yaşın altında olan Halkımızın % 85'i
kentlerde yaşamaktadır. Adına sayısız şiirler yazdığımız
İstanbul şehrimizin nüfusu,yüzlerce ülke nüfusundan bile fazladır.Bugün
kişisel dertler ve sancıların temelinde toplumsal sorunlar
bulunmaktadır. Moda, ِzenti,kendini bilmezlik; havamızı,
suyumuzu, toprağımızı kirlettiği gibi, dil ve edebiyatımızı da
kirletmiştir. Para-madde ve ekonomi kültür ve sanata da
hükmetmektedir.Manâ-gِnül zenginliği yerini maddeye terketmiştir. Dünya ِlçeğinde bir şairimiz-ozanımız da yoktur Senelerden bu
yana boş vezin kavgaları yapmaktayız. Sanat-şiir sanatı adına
internetin sağladığı imkânlar da kullanılarak sanat-şiir
katledilmektedir. Okumayan, araştırmayan, tefekkür etmeyen,
düşlerini gerçekleştirmek heyacanıyla yüreği gümbürdemeyen, halkın
gündeminden ve kaygılarından uzak bir şair-şiir kara bulutunun
içindeyiz. Edep'ten kaynaklanan Edebiyatımız, bir asırdır,
kِklerinden koparılmadan yenilenmeyi, daha doğrusu yeni bir akımı
beklemektedir. Ey Türk Kültür ve Sanatının şairi! İşte
bugün, bu hâl ve şartlar içinde bulunmaktasın. Şu halde vazifen, Türk
Şiirini, bütünüyle Türk Edebiyatını kurtarmak ve Dünya'da hak ettiği
yere getirmektir! Muhtaç olduğun kudret, Türk Edebiyatının başarılı
mazisinde mevcuttur! Dünü bugünle yoğurarak geleceğe yürümek
zorundasın! Haydi, durmak, susmak zamanı değil şimdi!
Saygılarımızla. GـLCE EDEBİYAT AKIMI ---- (*)
Büyük ATATURK'ün GENCLİĞE HİTABESİ' ne şairler için naziredir.GULCE
NEDİR? NE DEĞİLDİR?
***************************************

Mustafa CEYLAN
(Gülce grubu yazılarından/11.11.2008)
1-GـLCE, neredeyse bir asra yaklaşan edebi akım arayış hasretimizi
vuslata dِnüştürendir. 2-Türk Şiir tarihinin mükemmel mazisinden
hız ve ilham alarak, bugünü dünle yoğurup geleceğe koşan bir akımdır. 3-Ana dilimiz Türkçe ile mısralarını nakış nakış dokuyan şairlerin
gِnül ve yürek birlikteliğini oluşturduğu, BEN demeyen BİZ diyenlerin
çağdaş edebi hareketinin adıdır. 4-Aruz, Hece, Serbest
vezinlerin üçü de bizimdir; bu bizim olan vezinleri, diğer kural ve
ilkelerini yıkmadan,bozmadan, karşı çıkmadan; gerektiğinde bayram
sabahında biraraya gelen aile bireyleri gibi, Gülce şiir bünyesinde
toplayan, yeniden yeni edebiyat anlayışıdır. 5-Milli olmadan,
evrensel olunamayacağını; içinde yaşadığı milletin-toplumun yürek dili
olmadan dünya şiir platformuna çıkıp, ِteki coğrafyadaki şiirlerle
kucaklaşılamayacağını varsayan şiirsel bir bakıştır. 6-GـLCE,
denenmemişi deneyen, sِylenmemişi sِyleyen; ancak, bozmayan, güzel ve
kaliteyi ileriye taşıyan,kalıcı şiir yolunda iz bırakmaya çalışan
şairlerin edebi topluluğudur. 7-Okuyan, araştıran, tefekkür
eden, düşünen, düşleyen, inanan, seven, gِnül veren, saygı duyan; doğum
yeri neresi olursa olsun, aynı dili konuşan, aynı vatana sevdalı, aynı
bayrak altında yaşamanın huzurunu duyan, ülkenin bağımsızlığını savunan,
Anadolu insanının yürek dili olan kalemlerin gülce mısralarından
oluşan, şiirle başlayıp en kısa zamanda diğer edebi türlerde de fikrini
ِrneklerle sunacak büyük ve cesaretli anlayıştır. 8-Vezin,
kafiye, ِlçü ve kurallar; asırların süzgecinden süzülerek günümüze kadar
gelmiştir. Ancak, bütün bunlar sadece birer 'araçtırlar'. Esas olan,
yüzyıllara yenilmeyecek kalıcı şiirdir. Araçlar kalıcı şiirimizin
gِvdeleridir.Araçlar, amacımız olamaz! ضnerdiğimiz ve bundan sonra da
ِnereceğimiz araçlar, kimilerini şaşırtabilir. Bunu gayet iyi
anlamaktayız. Edebiyat şehrinin çِplüğü kendisine edebi akım adını
vermiş nice çalışmalarla doludur. Bugün bize karşı çıkanlar, şunu iyi
bilmeliler ki, bizi ve anlayışımızı, ِnerdiklerimizi, eserlerimizi
içinde yaşadığımız Türk Halkı kabul etmez ise, biz de o çِplükte yer
alacağız. O sebeple, dostlarımızın telaşa kapılmalarına gerek
yoktur.Zaman ve edebiyat tarihi, şaşmaz ِlçüsünü bir kere de Gülce'miz
için kullanacaktır. 9-Fakat; GـLCE ِncülerinin bilgi
birikimi,yenilikçi anlayışı, hata yapılır ise ِzür dileyebilme ve
vazgeçebilme erdemleri ile yüzyılların altın zincir halkası, GـLCE' yi
kendisine halkın uğurlu elleriyle kattığında, bizi anlamayanların, GـLCE
nazım türlerini deneyeceklerini de bilmekteyiz. 10-Şiirde
birincilik münhaldir. Kelimeler, milletin ortak hafızasının
ürünüdürler.Şiir ya da nesir, kelimelerden zamana yenilmez gِkdelenler
dikme sanatıdır. Şair, o sanatın çilesini çeken gِnül emekçisidir. 11-Dil, kültür ve edebiyatımız; başta batı ve arap kültür
emperyalizminin amansız saldırısı altındadır. ـlkemiz, ekonomide,
siyasette, ticarette, kültür ve sanatta zora sokulmak istenmekte, dış
mihraklarla içerdeki gaflet erbablarınca bağımsızlığına
saldırılmaktadır. اevremizde ateşten bir çember vardır. Dağlarımız
bِlücü ve kalleş bir ِrgüt tarafından işgal altındadır. ـlkemizin her
kِy ve kasabasına gün geçmiyor ki Mehmetcik tabutu gelmesin. Anadolu
coğrafyası sancılar içindedir. Bu coğrafyada yaşayanların % 85'i
kentlerin varoşlarına yerleşmiştir. Anadolu bir uçtan bir uca gِç
etmektedir. Toplumun % 65'i 30 yaşın altındadır. Madenlerimiz,
fabrikalarımız, iletişimden limanlarımıza kadar ِzelleştirme ile yabancı
tekellerin yِnetimindedir. Basın ve medya belirli güç ve odakların
idaresindedir.Yüce dinimiz tüccarların kazanç kapısı ve siyaset aracı
haline dِnüştürülmeye çalışılmaktadır. Doğrular eğri, eğriler doğru
gِsterilmektedir. Bütün bunlardan daha büyük olaylar mı bekliyoruz ki,
edebi bir akım doğmasın? İşte esas çıkış gerekçemiz budur.
Saygılarımızla.
Be Cahil (TUĞRA)

Kulsan hine; hayret! Ne denizler, ne sahil
Paklar mı ki sabret, buna mülkün de dahil.
Bir gün kırılırsın, başınız kabre düşer;
Kaldırmaya kudret bulamazsın be cahil!

Gonlümüz Sazdan Gelir (TUĞRA)

Gülce kartal, gülce düldül, gülceözgür, gülce şah
Gülce destan, gülce bülbül, gülce yıldız, gülce mah;
Tuğra benden, ben gِnülden, gِnlümüz sazdan gelir
Gülce omrüm: Gülce bir gül! Gülce aşkım don semah!

Osman Ocal

Rübai’ ye ِzgü aruz vezni:
mef'ûlü mefâ'îlü mefâ'îlü fa’ûl
Aruz vezni:
fâ'ilâtün/fâ'ilâtün/fâ'ilâtün/fâ'ilün
Cile Banıp Doner Semah(YİĞİTCE)

Bendin yıkıp çağlayarak,
Sele donüp iner semah.
Varlığımız çağlar üstü,
Hile akmaz pınar semah.

Ter ateşler hak yolumuz,
Pir aşkına her dolumuz,
Bir uhdedir gِnlümüzde;
Dile gelip kanar semah.

Kavis çizmez omuzda baş,
Yunus Emre Hacı Bektaş,
Halis yaşar benliğimiz;
Ele, bele fener semah.

Yağı kesik kandil soner,
Ağı versen yine doner,
Doğu, batı Anadolu;
Güle sevgi sunar semah.

Kurgan bilmez al kanımız,
Kurban olsun her canımız,
Harman harman yığıla et;
Tele düşüp yanar semah.

YOrük, Avşar hepsi Türkmen,
Türük dersen ِz Türk’üm ben.
Buruk koyma Vuslatî’yi;
Cile banıp, dِoner semah.

Osman Ocal
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الجمعة نوفمبر 23, 2012 7:37 pm

Ey Benim Ahududum (Gülce-Triyolemsi)

Toprağa düşen yazım alev yanaklı suzan;
Bir yanımda kar gülü bir yanımda son hazan.

Yüreğime serin su devşirilse umudum,
Gözlerin kara elmas ey benim ahududum;
Ne közümde nazar var ne küllenip uyudum,
Toprağa düşen yazım alev yanaklı suzan.

Dünlerim özgün tanık yarınlar kefil ömre,
Aşk oduyla kavrulan Vuslatî Yunus Emre.
Diz üstü insin bahar ne toy kalsın ne cemre;
Bir yanımda kar gülü bir yanımda son hazan.

Osman Öcal
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأحد فبراير 10, 2013 1:13 am

Güneş Tutalım

Ben Beyrek olayım sen Banı Çiçek,
Destanlar yaratan bir eş tutalım.
Nikâhımız olsun gök mavi sevda,
Tanrı’nın aşkıyla özdeş tutalım.

Kudrettir aşıran nice balkanı,
Götürür menzile erken kalkanı,
Uykusundan uyandırıp volkanı,
Yanık gönlümüzde ateş tutalım.

Önümüze düşen gelinen çağda,
İster bir ovada ister bir dağda,
Dokuz tuğ altında altın otağda,
Meydan dileyerek güreş tutalım.

Ay’ın ışığında boğulsun Albız,
Vekilimiz kalsın Gün ile Yıldız,
Dağ’ın huzurunda dirilsin Oğuz,
Gök ile Deniz’i kardeş tutalım.

Gölgede bırakıp Kervankıran’ı,
Vuslatî der doğsun gecenin tanı,
Titretsin acunu hanların hanı,
Bozkırın üstüne güneş tutalım.

Osman Öcal
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف vuslati الأحد فبراير 10, 2013 1:14 am

Gelecekte Turan Var- ÜÇGÜL

İlim sensin özüm sen, sızım sensin Türk yurdu;
İnancım sen sözüm sen, sen aşkı ender ordu;
Ayna sensin gözüm sen, açık başlı yaran var.

Kimliğime bir darbe, batıya kalkan gemi;
Hazırım büyük harbe, Avrupa cehennemi!
Son türbe Amerika kaç kuruşluk daran var.

Beslenir aynı kökten, sarmış bütün acunu;
İnanmış ta yürekten, yıkar bin bir burcunu:
Yiğit korkmaz ürkekten, nice deli boran var.

Bak tarihim dopdolu, Ayzıt’tan Dolunay’a;
Türkistan Anadolu, Bulungir’den Tuna’ya:
Dövdüğü kam davulu, en ön safta duran var.

Gökbörü’nün izinde, hepsi Türkçü Turancı;
Farklı lehçe tek bir dil, sorun olmaz inancı:
Kiminde kutsal İncil, kimi elde Kur’an var.

Golan haram mı Türk’e, Uluşuyor bozkurtlar;
Sahra’dan tut Kerkük’e bizimdir esir yurtlar;
İnandık Atatürk’e, yurdu bir kurtaran var.

Ant içti ırkım inan, Çin’i Rus’u vız gelir;
Bulgar Makedon Yunan Peştun Tacik az gelir;
Moldov Ermeni Rumen, önümde ilk İran var.

Filiz filiz budağım, şaha kalkar al taylar;
Vuslatî, ulu dağım göz bebeğim Altaylar;
Tanrı dağı otağım, gelecekte Turan var.

Osman Öcal
vuslati
vuslati
Onbaşı

عدد الرسائل : 10
العائلة التركمانية : oğuz Karkın
تاريخ التسجيل : 01/04/2010

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE Empty رد: GULCE YENi EDEBIYAT AKIMI-TURKIYE

مُساهمة من طرف rmadi41 الأربعاء مارس 27, 2013 12:20 pm

ellerine sağlık
rmadi41
rmadi41
Asteğmen

عدد الرسائل : 450
العمر : 43
العائلة التركمانية : karluk
تاريخ التسجيل : 16/03/2008

http://rmadi41.spaces.live.com/

الرجوع الى أعلى الصفحة اذهب الى الأسفل

الرجوع الى أعلى الصفحة

- مواضيع مماثلة

 
صلاحيات هذا المنتدى:
لاتستطيع الرد على المواضيع في هذا المنتدى